-
1 başı dönmek
кружи́ться ( о голове); голова́ идёт кру́гом -
2 başı dönmek
баш әйләнү; ми түнү -
3 başı dönmek
v. fell dizzy, feel queer, feel giddy, be giddy -
4 başı dönmek
gêj bûn -
5 başı dönmek
ышъхьэ унзэн, шъхьэ егъэуназэ -
6 başı dönmek
to feel dizzy, to feel giddy -
7 yorulup başı dönmek
пэунэзыхьан -
8 баш әйләнү
başı dönmek -
9 ми түнү
başı dönmek -
10 λιγώνομαι
başı dönmek -
11 feel giddy
başı dönmek, sersem gibi olmak -
12 feel queer
başı dönmek, hasta olmak, bir tuhaf olmak, kötü hissetmek -
13 feel giddy
başı dönmek, sersem gibi olmak -
14 feel queer
başı dönmek, hasta olmak, bir tuhaf olmak, kötü hissetmek -
15 baş
бас (м)* * *1.1) голова́ тж. перен.başım ağrıyor — у меня́ боли́т голова́
2) головна́я / нача́льная часть (чего-л.)yazının başı — нача́ло статьи́
3) глава́, руководи́тельekip başı — руководи́тель брига́ды
4) верши́на, маку́шка5) голо́вка (чего-л.)çıban başı — голо́вка чи́рья
6) нача́ло (чего-л.)ay başında — в нача́ле ме́сяца
hafta başı — нача́ло неде́ли
7) голо́вка ( при перечислении как счётное слово)beş baş soğan — пять голо́вок лу́ка
otuz baş koyun — три́дцать голо́в ове́ц
8) мор. нос, носова́я часть ( корабля)9) пла́та посре́днику ( при обмене денег)2.1) гла́вный, ста́ршийbaş aktör — веду́щий актёр
2) гла́вный, основно́й3. = başına, başındaparlamentonun baş vazifesi — гла́вная зада́ча парла́мента
у, к, за, о́коло, вокру́гbaşınà üşüşmek — собра́ться, столпи́ться о́коло...; собра́ться, столпи́ться вокру́г кого-чего
iş başına — за де́ло
masa baş ına — за стол, к столу́
ocak başında — у очага́
başta — а) в нача́ле, снача́ла; б) во главе́
baştan — снача́ла, сно́ва
baştan başa — с нача́ла до конца́, целико́м
••- baş ağrısı
- başını ağrıtmak
- başını alamamak
- başını alıp gitmek
- başından aşağı kaynar sular dökülmek
- baştan aşağı
- baştan ayağa
- başından aşkın
- başından atmak
- baş bağlamak
- baş başa
- başını bağlamak
- başında beklemek
- başı belâya girmek
- başını belâya sokmak
- başına bir hâl geldi
- başında bulunmak
- başta bulunmak
- başından büyük işlere girişmek
- baştan çıkarmak
- başına çıkarmak
- başa çıkmak
- başına çıkmak
- başına çorap örmek
- başını derde sokmak
- başı dertte
- başına devlet kuşu konmak
- başının dikine gitmek
- başını dinlemek
- başı dönmek
- başında durmak
- başının etini yemek
- başa geçmek
- başına geçmek
- başta gitmek
- başı göğe ermek
- baş göstermek
- başını istemek
- başına iş açmak
- baş kaldırmak
- baş kaldırmamak
- başını kaldıramamak
- başını kaşımağa vakti olmamak
- başını koltuğunun altına almak
- baş komak
- baş koymak
- başından korkmak
- başını kurtarmak
- başınız sağ olsun!
- başına sarmak
- baştan savmak
- başını taştan taşa vurmak
- baş tutmak
- başı tutmak
- baş üstüne!
- başını vermek
- başına vurmak
- başını yemek
- başı yukarıda
- başı yumuşak
- en başta -
16 tourner
Iv t1 changer de direction çevirmek2 tourner les pages sayfaları çevirmek3 faire pivoter çevirmek4 transformer - duruma getirmek5 un film film çevirmekIIv i1 changer de direction dönmek2 autour de qqch dönmek◊La Terre tourne autour du Soleil. — Dünya güneşin çevresinde döner.
3 pivoter dönmek4 avoir la tête qui tourne başı dönmek5 çalışmak6 dönüşmek◊tourner bien / mal — kötüye dönüşmek
7 devenir aigre bozulmak8 tourner autour de -in konusu olmak◊La discussion tourne autour du chômage. — Tartışmanın konusu işsizlik.
-
17 vertige
-
18 swim
n. yüzme, baş dönmesi, derin ve bol balıklı su————————v. yüzmek, dolmak, taşmak, dönmek, yüzdürmek, ıslatmak* * *1. yüz (v.) 2. yüzme (n.)* * *[swim] 1. present participle - swimming; verb1) (to move through water using arms and legs or fins, tails etc: The children aren't allowed to go sailing until they've learnt to swim; I'm going / I've been swimming; She swam to the shore; They watched the fish swimming about in the aquarium.) yüzmek2) (to cross (a river etc), compete in (a race), cover (a distance etc) by swimming: He swam three lengths of the swimming-pool; She can't swim a stroke (= at all).) yüzmek3) (to seem to be moving round and round, as a result of dizziness etc: His head was swimming; Everything began to swim before his eyes.) (başı) dönmek2. noun(an act of swimming: We went for a swim in the lake.) yüzme- swimmer- swimming
- swimming-bath, swimming-pool
- swimming-trunks
- swimsuit, swimming-costume -
19 be giddy
v. başı dönmek, sersem gibi olmak, sersemlemek -
20 fell dizzy
v. başı dönmek, gözü kararmak
- 1
- 2
См. также в других словарях:
başı dönmek — 1) insana, eşyanın dönmesi, ayağının altından yerin çekilmesi vb. bir duygu gelmek Cümle kapısının önüne geldiği zaman başının dönmeye başladığını hissetti. P. Safa 2) sıkıntı yaratan bir durum karşısında bunalmak 3) görkemli bir şey karşısında… … Çağatay Osmanlı Sözlük
sağdan geri dönmek (veya etmek) — geri dönmek, geri dönüp gitmek Binbaşının gayriihtiyari içi sızladı, yaşlı bir kadını dövmeye kalkmış gibi utanma hissi duyarak sağdan geri etti, başı önünde mağlup ve mahcup merdivenleri indi. R. N. Güntekin … Çağatay Osmanlı Sözlük
kömürcü çırağına dönmek — yüzü, üstü başı siyah lekeler içinde kalmak, eli yüzü kapkara olmak … Çağatay Osmanlı Sözlük
sıçana dönmek — üstü başı çok ıslanmak … Çağatay Osmanlı Sözlük
baş — 1. is., anat. 1) İnsan ve hayvanlarda beyin, göz, kulak, burun, ağız vb. organları kapsayan, vücudun üst veya önünde bulunan bölüm, kafa, ser Sağ elinin çevik bir hareketiyle başındaki tülbendi çekip aldı. N. Cumalı 2) Bir topluluğu yöneten kimse … Çağatay Osmanlı Sözlük
gözü (veya gözleri) kararmak — 1) başı dönmek, hafif baygınlık geçirmek Duvar tarafına doğru bir adım atarak evet cevabını veren Orhan ın gözleri gene kararıyordu. P. Safa 2) mec. umutsuzluğun veya aşırı bir isteğin etkisi altında ne yaptığını bilmez duruma gelmek … Çağatay Osmanlı Sözlük
su — 1. is., yu Sutaşı 2. is., yu 1) Hidrojenle oksijenden oluşan, sıvı durumunda bulunan, renksiz, kokusuz, tatsız madde, ab Dere suyu tekmil çamur. Halk kuyu suyu içmek mecburiyetinde... R. N. Güntekin 2) Bu sıvıdan oluşan kitle, deniz, akarsu… … Çağatay Osmanlı Sözlük
dört — is., dü 1) Dört sayısının adı 2) Bu sayıyı gösteren 4, IV rakamlarının adı 3) sf. Üçten bir artık Birleşik Sözler dört ayak dört ayaklılar dört bir dört bucak dörtcihar dörtçeker … Çağatay Osmanlı Sözlük
eşek — is., ği, hay. b. 1) Atgillerden, uzun kulaklı binek ve hizmet hayvanı, merkep, karakaçan (Equus asinus) 2) hlk. Odun kesme, duvar örme, sıva yapma vb. işlerde kullanılan üç veya dört ayaklı sehpa Birleşik Sözler eşek arısı eşekbaşı eşek cenneti… … Çağatay Osmanlı Sözlük
kafa — is., Ar. ḳafā 1) İnsan başı, ser 2) Hayvanlarda genellikle ağız, göz, burun, kulak vb. organların bulunduğu vücudun en ön bölümü 3) Çocuk oyunlarında kullanılan zıpzıp taşının veya cevizin büyük boyu 4) Mekanik bir bütünün parçası Distribütör… … Çağatay Osmanlı Sözlük
sıçan — is., hay. b. 1) Sıçangillerden, fareden iri, zararlı birçok türü bulunan kemirgen, memeli hayvan (Rattus) 2) mec. Küçük yaştaki hırsız Birleşik Sözler sıçandişi sıçan kırı sıçankulağı sıçankuyruğu sıçanotu … Çağatay Osmanlı Sözlük